top of page

No Country for Old Men Film Eleştirisi: Bir Varmış Bir Yokmuş

"Hayatın anlamsızlığını fark etmek bir son değil, bir başlangıçtır." - Albert Camus


chigurh portrayed by javier bardem in no country for old men

No Country for Old Men şüphesiz tüm zamanların en iyi western filmlerinden birisi olarak ait bulunduğu bu kategoriye farklı bir bakış açısı ve özgün bir tat kazandırıyor. Fakat Cinemangoes'un her yazısında yaptığımız gibi No Country for Old Men film eleştirisinde de yalnızca filmin genel özelliklerini yorumlamakla kalmayıp senaryonun satır aralarına, filmin derinlerine ineceğiz. Bu klasik filmin altında yatan derin felsefi sorgulamalar sayesinde kat edilecek uzun bir yol görünüyor. Önümüzde New Mexico'nun çölleri, boş otobanları duruyor.

Filmin Genel Özellikleri

Yazımızda filmin genel özelliklerinden hızlıca bahsedecek olsak dabahsetsek de bu klasiğin kaba hatları bile üzerine onlarca yazı yazılabilecek kalitede. Fakat bizim bu yazıdaki amacımız filmin altında yatan felsefeyi keşfetmek olduğundan hiç vakit kaybetmeden Coen kardeşlerin etkileyici ve farklı trazı ile başlayalım. Yönetmen kardeşlerin ilk kitap uyarlaması olan filmde, filmin kaynak kitabına olabildiğince sadık kalındı ki kitabın derinliği kaybolmasın. Yönetmenlerin bu kararı zor ve yaratıcı bir karar gibi durmasa da normalde bir kitabı aynen filme aktarmak filmden fedakarlıklar yapmak gerektirir ve Coen'lerin farkı da bu noktada ortaya çıkıyor. Yönetmenler filmin senaryosunu kitaba sadık kalarak hazırladıklarında ellerinde kitabın oyunlaştırılmış bir hali kalıyor ve kardeşler bu oyunu beyaz perdeye hazır hale getirmek için sinemanın tüm olanaklarına başvuruyorlar. Tüm çekimleri gerçek mekanlarda yapan Coen'ler tek bir sahen için onlarca çekim yaparak, tüm çekimlein ortak ve en iyi sonucunu ortaya çıkarıyorlar. Filmin çekim süresini uzatan bu özenli yaklaşımlarını uygularken, sahene çekimlerini oyuncuların alışık olamdığı bir serilik ile gerçekleştirerek vakit kaybını minimuma indiriyorlar. Kardeşler tüm ışıklı çekimlerinigörünüt yönetmeni Roger Deakins'in de tavsiyeleri sonucu yalnızca doğal ışık kullanarak yapıyor. Gün içerisindeki çekimleri sınırlayan bu durumdan da kazanç sağlayabilme amacıyla gün ışığı sınırlı olduğu saatleri eski Western fotoğraflarını ve tarihi kayıtları inceleyerek geçiriyorlar. Kendilerini gece gündüz filme veren kardeşler, karakterlerini oyunculara da yansıtarak onların da çekim olmayan zamanları verimli geçirmelerini sağlıyorlar. Tommy Lee Jones, bir şerifin yaşamını ve işini anlamak için yerel kanun adamlarıyla zaman geçiriyor. Bu detaylı araştırma, karakterlerin inandırıcılığını artırıyor. Elbette Tommy Lee Jones ile birlikte Javier Bardem'in, Josh Brolin'in ve diğer tüm oyuncuların filmin senaryosunu ustalıkla, kendi ünleri için değil filmin sanatsal değeri için çabalayarak canlandırması da filmi bir efsane yaoıyor.

Bu noktada filmdeki sinematografi ve müziklerden bahsetmemek de olmaz. Evet filmin sahneleri gerçekten de tek başlarına bir sanat eseri olacak kadar estetik ve etkilyeci fakat müzik? Filmde müzik yok denecek kadar az ancak yine de bu faktörden bahsetme ihtiyacı duyduk. Filmde toplam 16 dk müzik kullanılırken, bu 16 dakika seyriciyi filmde tutma amacıyla ideal sahnelere serpiştiriliyor. Aynı zamanda filmde buzdolabı sesinden, rüzgarın yarattığı hışırtılara tüm sesler filmdeki gerilimi sağlamak için ustaca kulannılıyor. O kadar ki bazı sahnelerde müzik arkadaki gürültünün frekansına ayarlanarak arka plan sesleri ve müzik uyum içerisinde filmin gerilmli tonunu sağlıyor.

şerif bell no country for old men de düşünceli bir şekilde oturuyor

Bir Varmış

"İnsan, kendisini yaratan bir varlık olarak özgürdür ve kendi seçimini yapmak zorundadır." - J.P. Sartre

No Country for Old Men'in derinlerinde yatan ilk fikir varoluşçuluk fikri olmakla beraber filmdeki çoğu karakter varoluşçuluğun farklı bir boyutunu ve varoluşçuluk başlığının farklı alt başlıklarını temsil etmektedir. Bireyin anlamını ve varoluşunu kendisinin gerçekleştirmesi gerektiğini anlatarak günümüz insanın dertlerine doğrudan saldıran, bir yandan da gidermeye çalışan bir görüştür. Bu noktada Şerif Bell varoluşçuluğun en yalın halidir adeta. Modern Dünya ile olan çatışmasını iç çatışmalarına dönüştürerek hem bütün bir sistemi hem de tekil benliğini anlamdırmaya çalışan Şerif Bell, sorgulalarının çözümünü "birşey" yapmak olarak görür. Ne olursa olsun "birşey" yapmak, bir karar vermek. Ne pahasına olursa olsun onu hareket etmeye hayatını değiştirmeye iten bir ateş vardır içinde çünkü Tommy Lee Jones'un ustaca aktardığı iç konuşmaları Bell'i her zaman özgürlüğe ve direnişe itmektedir. Bu bağlamda Jean Paul Sartre'ın sözlerinin bir vücut buluşudur Bell ve tıpkı Sartre gibi bir özgürlüğün şerifidir o.

"Hayatın absürtlüğünü kabul etmek, hayatın anlamını kendimizin yaratması gerektiği anlamına gelir." - Albert Camus

Filmin odak figürlerinden Llewelyn Moss (Josh Brolin) ise Albert Camus'nun kitaplarından çıkmış bir figür gibidir. Şerif Bell gibi bir arayış içinde olsa da Moss için bu arayışın bir sonu, ulaşılacak bir yer yoktur. Moss'un yüklü miktarda bir para bulması üzerine başlayan filmde, Moss anlamsız ve absürt bir kaçış içinde bulur kendini. Moss parayı bırakabilceğini bilse de Moss kaçışını bir anlam arayışı olarak görmekte ve anlam arayışının sonu olmayışı gibi kaçışının sonunu da düşünmemektedir. Moss paraya ihtiyacı olduğunu bilmekte ancak parayı bırakmazsa da asla rahata eremiyeceğini bilmektedir. Bu ikilemde Moss içinde bulunduğu çıkmazı olduğu gibi yaşamaktadır. Moss hayatının anlamını yaşamın bir temsili olan bu amansız kovalamcada yaratmaktadır.

Chigurh New Mexico çöllerinde Moss'u ve parayı arıyor

Bir Yokmuş

"Gerçekler yoktur, yalnızca yorumlar vardır." - Friedrich Nietzsche

No Country for Old Men'de dikkat çeken bir diğer yaşam görüşü ise filmdeki varoluşçu yaklaşıma sahip karakterlere kıyasla "kötü adam" olarak görülebilecek karakterlerin sahip olduğu hiççilik düşüncesi. Tüm inanç ve ahlak sisteminin anlamsızlığını savunan bu görüş aslında varoluşçulukla zıt gibi görünse de iki görüş birbiri ile iç içedir. Hiççilik düşüncesinde en öne çıkan görüşlerden biri Nietzsche'ye ait olan bakış açısıdır ki filmde Chigurh (Javier Bardem) karakteri Nietzsche'nin aklındaki üst ünsan olma yolunun ilk yalını neredeyse kusursuz tamamlamış bir karakterdir. Chigurh için hiçbir değer yoktur, bir eylemin ahlağa uygunluğundan bahsetmek başlı başına anlamsızdır çünkü ahlağın herhangi bir ölçütü veya varoluş gerekçesi yoktur. Chigurh için yaptığı şey doğrudur. Fakat bu noktada Chigurh ani bir dönüşle Nietzsche hiççiliğinden ayrılır çünkü Chigurh ahlak ve inançlarının reddi sonucu olan boşluğu doldurmayı gerekli görmez çünkü o bu reddedişi bir üst insnan olmak için değil onu yavaşlatabilecek herşeyden kurtulmak için yapar, onun için ne bir ideal ne de bir üst insan vardır onun için yalnızca Chigurh vardır.


Carson Wells fötr şapkası ile oturarak parayı bulmak için konuşma yapıyor
"Amaçlar araçları meşrulaştırır." - Niccolo Machiavelli

Filmde son bahsetmemiz gereken karakter Carson Wells (Woody Harrelson) ki Wells hiçbir felsefi akıma tam olarak uymaması ile yazımızı bir sonraki başlığa taşıyan karakter olacak. Carson Wells benim için ilk bakışta bir hiççiydi fakat filmin detayları üzerinden tekrar geçtiğimde Wells'in bir değerler sistemi ve özgürlük arayışı içinde olduğunu fark ettim. Bu açıdan Wells felsefeler arasında geçiş yapmakta ve hiçbir görüşe tam olarak bağlanmamaktadır. Bu açıdan faydacı bir yaklaşımı olsa da faydacılığının dahi bir limiti veya bir ölçütü yoktur. Aslında Wells'in karakteri filmin detaylarından uzaklaşmaya ve büyük resmi görmeye başladığımızda fark ettiğimiz şey ki bu da:


Sonsuz Gölge

"Acımasız bir dünyanın tek ahlakı şanstır." - Christopher Nolan (from The Dark Knight's Two-Face)

Filmin derinlemesine incelemesinde belirttiğimiz üzere karakterler varoluşçuluk ve hiççilik gibi ana başlıklar altında farklı görüşlerin net temsilcileri olsalar da filmde bu görüşlerden herhangi birisi izleyiciye cazip gösterilmez. Hatta film her bir görüşün çöküşünü izleyicinin gözleri önüne serer, bu esnada hiçbir görüşe bağlı kalmayan Carson Wells karakteri ile de bir felsefi bulamaç hazırlanmış olur. Filme göre tüm felsefelerin birbirine karıştığı dünyada yalnızca belirsizlikler ve (ne beyaz ne de siyah) gri gölgelerden başka birşey kalmamıştır. Yalnızca iyilik ve kötülük, olmak ve olmamak, yapmak ve yapmamak arasında atılan bir paradır artık yaşamak. Chigurh'un parasının adaletinden başka bir adalet aranabilir mi ki? Filmin izleyiciye sorduğu soru budur ve filmdeki karakterler ise bu gri sorunun cevabını arayan tüm bir insanlığın temsilidir. Bu yüzdendir ki Chigurh'un etrafında hep bir gölge, bir karartı vardır bu Chigurh'un parasının adaleti, adaletin gri gölgesidir.

anton chigurgh para atarak markette sorgulama yapıyor

Filmin altında yatan felsefeye de genel hatlarıyla baktıktan sonra artık bu efsane filmden çıkmış bulunuyoruz. Filmin felsefi ve düşünsel boyutta incelenebilecek birçok yanı daha olsa da biz bu yazımızda karakterler üzerinden No COuntry for Old Men film eleştirimizi yaparak hem bu klasiğin ardında yatan felsefeye ışık tutmak hem de filmin felsefi altyapısına rağmen didaktik olmayışı ve belli bir görüşü savunmayışının günümüz sinemasında az görülür bir nitelik olması nedeniyle bu film eleştirimizde filmi anlattık. Üzerine düşünülebilecek başka filmler izlemek istiyorsanız, işte birbirinden derin birkaç film daha:





Comments


bottom of page