top of page

Fight Club Film Yorumu: Kumdan Kale

Bir uçuruma yeterince uzun bakarsan, uçurum da sana bakar - Friedrich Nietzsche

dövüş klubünde bradd pitt dövüştükten sonra klup üyeleri ile birlikte
DİKKAT: BU YAZI KÜÇÜK SPOILERLAR İÇERMEKTEDİR

No Country for Old Men ve Groundhog Day film eleştirilerimizin ardından, bu (Nietzsche'nin sözü ile başlamamızdan anlayabileceğiniz üzere) art arda çıkan üçüncü benzer temalı yazımız olacak. Evet son üç yazımızda da benzer temalara ve filmlerin felsefi incelemelerine yer verdik fakat buradaki amacımız bir yandan sinema sanatında popülerliği artan hiççilik ve varoluşçuluk fikrinin temelini oluşturan bu klasik filmlerden bahsetmek bir yandan da bu üçlü yazı serisinin son yazısında hiççilik fikrine yeni bir bakış açısı kazandırmak. Groundhog Day bu felsefi alt yapıya oldukça mizahi ve yumuşak bir şekilde yer verirken, No Country for Old Men'de bu fikirler tüm gerçeklikleriyle okura sunulur fakat Fight Club bu iki filmden biraz farklıdır. Fight Club üç film arasında hiççilik en çok övgü yapan filmken aynı zamanda en çok eleştiren film de odur. Fight Club film yorumumuzda da filmin karmaşık senaryosuna derinlerine inemeye ve bir kez daha hayata dair sorgulamarla dolu bir yolculuğa başlıyoruz. Tabii ki öncelikle Fight Club'ın neden sinematik açıdan bir başyapıt olduğundan bahsetmeliyiz.


dövüş klubü sahne arkasında bradd pitt edward norton ve david lynch siyah beyaz bir resimde konuşuyorlar ve kameralar çekim için hazırlanmış olarak bekliyor

Fight Club Neden Sinematik Bir Başyapıt?

Bu Noktada David Fincher ile başlamamak sanırım doğru olmayacaktır. Fincher filmde adeta hatasız bir yönetmenlik yapıyor. Filmde sahnelerin renk tonlarının filmin atmosferinin değişiminin habercisi olarak kullanılması, CGI'ın az ancak başarılı kullanımı, kamera hareketlerinin filmin dinamizminde değişikliklere göre değişmesi Fincher ve ekibinin harika bir iş çıkardığını gösteriyor.

Sinema tarihine geçen sürprizler ve ani dönüşlerle dolu olan senaryonun Palahniuk'un romanına sadık kalınırak hazırlanırken film formatında özgünlükler de içermesi filmi öne çıkaran unsurlardan. Elbette Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter'ın kimi zaman etkileyici kimi zamansa tuhaf davranan karakterlerini canlandırmaları ve karakterlerin film içindeki gelişimini aktarışları filmi başyapıt yapmakta büyük rol sahibi. Fakat tüm bu unsurların yanında yeterince dikkat çekmeyen unsur ise bence anlatıcının güvenilmezliğidir. Fight Club romanı ve Yapısı gereği sakin bir şekilde seyreden bir film olsa da filmde inanılmaz bir gerilim de her sahnede artmaktadır. Bu gerilimi sağlayacak bir aksiyon olmaması ise filmin gerilimini sağlama görevini Anlatıcı (Edward Norton)'a vermektedir. Anlatıcı karakterinin uykusuz ve kararsız yapısıyla izleyiciye güvenilmez görünmesi ise izleyiciyi sürekli bir sorgulamaya itmektedir. Bu sorgulamalar izleyicinin gerilimi kendi kafasında yaratmasını sağlayarak eşsiz bir deneyim sunmaktadır. Fight Club genel özellikleri ile ilgili saatlerce konuşulunabilecek bir film olsa da artık yazımızın odak noktasına filmin derinlerine inmemiz gerekiyor.


Kumdan Kale

Gün Doğumu

Bizler, tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız ya da yerimiz yok, ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı. bizim savaşımız ruhani bir savaş, en büyük buhranımız; hayatlarımız. - Tyler Durden

Durden'i gören modern insan (izleyici de dahil olmak üzere) onun özgür ve asi ruhu karşısında elinden etkilenmketen başka bir şey gelmez. Durden dayatılan hiçbir kuralı veya değeri tanımayan, kendi kurallarına göre yaşayan biridir. Durden yıkıcı fakat aynı zamanda yapıcı bir figür, yolunu kaybedenlerin lideri, toplumdan bağımsız ancak toplu merkezinden yöneten bir figürdür. Durden modern insanın söyelyemedeği tüm sözler, yazamadığı tüm kitaplar, düşünmekten dahi korktuğu tüm fikirlerdir. Durden tüm özellikleriyle No Country for Old Men yazımızda da değindiğimiz üst insan figürünü hatırlatıyor bizlere. Bu yönüyle Durden herkesi etkilemekte ve bir kurtarıcı rolü üstlenmektedir fakat güneş yükseldikçe, kumlar kızdıkça, Durden güçlendikçe, kumdan kale yapmanın cazibesi acılı bir sürece, Durden ve ideal sistemi farklı bir forma dönüşecektir.


dövüş klubünde brad pitt ve edward norton konuşuyorlar

Gün Ortası

Durden'ın Fight Club planının ikinci aşaması Project Mayhem olarak adlandırdığı yıkım sürecidir. Durden, modern dünyaya karşı nefret ile doldurduğu ordusunu kullanarak modern yaşamın yerine saf kaosu koymayı amaçlamaktadır. Çarpışan arabalar, enkaza dönen binalar ve yıkılan borsalar arasındaysa Durden yükselmekte ve özgürlük vaat ettiği insanları altındaki çalışanlar haline getirmektedir. Hiççilik görüşünü benimseyen Durden için aslında bu durum hiç de olağandışı değildir. Durden için modernitesiz bir dünyada da üstün olanlar olacaktır ki Durden için bu üst insan yalnızca kendisidir. O bu görüşünü altındakilerle paylaşmasa da gerçek bir hiççi olarak Durden bazı insanların diğerlerinden üstün olduğunu düşünmektedir, aksi bir durum Durden'ın takip ettiği düşünceyi dahi benimseyememiş olduğunu gösterecektir. Project Mayhem içerisinde oluşan bu sınıflaşmayı ve projenin getirdiği yıkımı Anlatıcı karakteri fark etse de diğerleri için durum yalnızca bir ikilemdir çünkü kaçtıkları tüketici kültür şekil değiştirerek tepesinde bir Tyler Durden olan benzer bir hiyerarşiye dönüşmüştür. Bu noktada kurulan hayaller bir kabusa dönüşmüş; Durden'ın ideal sistemi, eleştirdiği sistemden farksız çıkmıştır.

Öğle saatleri geldikçe kızan ve yumuşayan kumda dağılan kumlar arasında yapılan bir kale gibidir bu noktada Durden'ın sistemi. Onca umutla başlanan bir iş kızgın kumlarda verilen bir müzadelye dönmüştür. İnsan ne umutlarını haksız çıkarmayı kabullenebilmekte ne de kumdan bir kaleyi inşa etmeyi başarabilmektedir. Modernitenin ateşinden kaçan insanlar kendilerini yeni bir ateşin ortasında kavrulurken, kızgın kumlarda yanan ayaklara koşuşturuken bulmuştur.


dövüş klubünde edward norton ve helena bonham carter el ele şehrin yıkılmasını ve bombaların patlamsını izliyorlar

Günbatımı

"Bir şeyi gerçekten doğru kabul etmek, onu sadece kabul etmekten çok daha fazlasını gerektirir. Her düşünceyi bir savaş olarak düşünürüm ve her seher vakti, doğru olanın saptanmış sonuçlarını görmekten ziyade, yeni bir tehlike ile karşılaşmak gibi gelir." — Friedrich Nietzsche, Ecce Homo

Tyler Durden planın son aşamsında artık bütün bir kaos ortamı yaratmış ve Anlatıcı'nın Durden ile çatışmalarının sonunda geriye sadece bir hiçlik kalmıştır. Bu belki de Durden'ın ve kendini aşma yolundaki bir hiççinin son amacıdır belki de yalnızca yoldan çıkmış ve yozlaşmış bir algının her sisteme yapacağı gibi hiççilik sistemini de yanlış anlamasıdr. Akşam kalesinden geriye kalan kum yığınlarına bakarcasına yıkımı izleyen Anlatıcı için bu yıkımı durdurmak bile amaçsız görünmektedir. Nietzsche'nin kurucularından olduğu hiççilik düşüncesine şüphelerini aktarması belki de bu sistemin en büyük eleştirsidir fakat Fight Club filmi de tüm dünyada ironik bir biçimde pazarlama stratejileri ile insanlara tanıtılan hiççilik fikrini gerçekleri ile ele almaktadır. Hiççilik ideal ilerleyişinde yeni bir değer algısı oluşturmayı amaçlasa da filmde Nietzsche'nin ve tüm insanlığın hiççiliğe karşı şüpheleri ses bulmaktadır. Birçok kişi tarafından idealize edilen hiççilik, Durden tarafından da kayıp bir nesile tüm potansiyeli ile vaat edilmiş fakat sonu kaçılan uçurumdan farksız yeni bir uçurum, bir tuzaktan kaçarken düşülen başka bir tuzak olmuştur.


Fight Club bu açıdan felsefi temalar işleyecek filmlere örnek olmakla kalmamkta, herkese ideal sistemlerin çürümeye müsaitliğini göstermektedir. Günümüzde Tyler Durden ve sistemi tıpkı hiççilik ve Nietzsche gibi bir kurtarıcı olarak pazarlanmakta ve film özünde eleştirilerden arınmaktadır. Filmde Durden popüler kültürdeki idealize kimliğinin aksine üzerinden ders çıkarılması ve hem iyi hem de kötü yanlarıyla incelenmesi gereken bir karakter olarak sunulmaktadır. Bu durumu belki de en iyi Fight Club kitabının yazarı Chuck Palahniuk'un sözleri açıklayacaktır.

"Tyler Durden bir uyarı, bir ideal değil.O bireyselliği ve sorgulayıcı düşünmeyi baskılayan bir toplumun sonuçlarını temsil ediyor" - Chuck Palahniuk

Kumdan kalelerle sınırlı kalmayın. Büyülü, kaotik ve düşündürücü dünyalarla dolu şu filmlere bakın:













Comments


bottom of page