top of page

En Başarılı Yönetmen

“İzlediğim her film bir sihirdir”

Steven Spielberg

Bu yazının başlığını koymakta fazlasıyla zorlandığımı söylemem gerek. Çünkü en başta "İlklerin Yönetmeni" gibi bir başlık fikrim vardı fakat bu başlık bütün yazıyı kapsayacak nitelikte olmadığı için vazgeçtim. Ardından "Hikaye Anlatmanın Ustası" başlığı aklıma geldi, fakat bu başlığı da yeterli bulamadım ve 1 gün boyunca yazının başlığını bulmak için uğraştım ve bu süreçte aklıma bir sürü başlık fikri geldi fakat hiçbirini kullanmadım. Çünkü bu yazının konusu olan yönetmen, tüm bu başlıkları bir arada kapsıyordu. Ben de Steven Spielberg ile ilgili bu yazımı aklıma gelen başlıklar halinde yazmaya karar verdim.



İlklerin Yönetmeni

Eğer aklınıza gelen bir dinazor filmi söylemenizi istesem ne derdiniz? Muhtemelen en popüler cevap Jurrasic Park olurdu. Peki ya bir 2. Dünya Savaşı Filmi: Er Ryan'ı Kurtarmak ya da Schindler'in Listesi. Bir uzaylı filmi: E.T. Bir köpek balığı filmi: Jaws. Elbette E.T.'den daha önce çıkmış bir film olarak "Alien", başarılı başka bir 2. Dünya Savaşı filmi olarak "Dunkirk" gösterilebilir ve bu filmler de oldukça başarıllı filmler. Ancak Spielberg, bir uzaylının sandığımızdan daha masum, bir alman komutanının merhametli olabileceğini tüm dünyaya gösteren ilk kişidir. Ve bu konudaki başarısının altında ise yalnızca bir neden yatar: Filmlerini korkusuzca çekmesi. Ve Spielberg'in filmlerini bu kadar cesur bir şekilde çekmesini sağlayan özelliği ise sıradaki başlığın konusu.


Yaşmak İçin Hayal Kurmak

Steven Spielberg, bir sözünde yaşamak için hayal kurduğunu söylemiş ve filmlerinin temellerinin bu hayalleri olduğunu söylemiştir. Ve Spielberg filmlerinin bir önceki paragrafta bahsettiğim cesurluğu da Spielberg'in hayallerinden geliyor. Çünkü Spielberg, bir hayalin ne kadar saçma gibi dursa da her zaman bir mantık temelinde kurulduğuna inanır ve gördüğü hayallere ne kadar sadık kalırsa filmin o kadar başarılı olacağına inanır. Arkadaş canlısı bir uzaylıyı ya da tekrar canlandırlımış dinozorları da yine hayallerine güvenmeyerek inandırıcı bir şekilde göstermeyi başarmıştır.

Benim Steven Spielberg'in filmlerinin bu hayalperest yanında en sevdiğim şey ise sizi de kendi hayaline davet etmeyi başarması. Bu hayale davet Jaws gibi filmlerde odanızın içinden bile bir köpek balığı çıkacağına inanmak olarak kendini gösterirken, Indina Jones filminden sonra kendinizi, maceracı bir arkeolog olarak hayal etmenize neden oluyor. Fakat bu hayale davet konusunda bizim en çok zevk aldığımız ve sevdiğimiz film E.T. Steven Spielberg E.T. filminin başta Spielberg'in anne ve babasının boşanmasının onun üzerindeki etkisi hakkında olacağını fakat film hakkında düşündükçe bu film fikrinin bir uzaylı filmi fikrine dönüştüğünü söylemişti. Bir boşanma hikayesi ile bir uzaylı filmi birbirinden fazlasıyla alakasız dursa da filmde E.T. nin arkadaş canlısı yapısının filmin ana karakteri Elliot'ta yarattığı mutluluk seyircinin içini ısıtıyor. Anne ve babasının ayrılığında hayali bir uzaylı arkadaş yaratan Spielberg filmde de bu hayali arkadaşını anlatıyor. Spielberg'in hiç sahip olamadığım bir kardeş olarak tanımladığı E.T. birçok filmdeki gerçek insanlardan daha inandırıcı duruyor. E.T. bu kadar inandırıcı ve masum olabiliyor çünkü aslında gerçek. Evet, E.T. Spielberg'in hayyallerinde gerçek ve Spielberg bu hayallerine seyirciye hiçbir değişiklik yapmadan anlatıyor. Spielberg, seyiriciyi kendi hayallerine davet ediyor ve bu hayaller Spielberg'in yönetmenlik yetenkleriyle birleşince ortaya bir şaheser çıkıyor.


Sinema Aşkı

7.2 milyar dolara sahip George Lucas'dan sonra en zengin yönetmen oluşuyla Steven Spielberg (3.7 milyar dolar) bazı insanlar tarafından paragöz, ve sinemanın sanatından çok kazandırdığı paraya odaklanan bir yönetmen olarak görülüyor. Bunun yanında filmlerinin tamamen gişe filmi olmak için çekildiği de iddia ediliyor. Ancak Steven Spielberg, sinemanın sanatı ve büyüsünün onu bu meslekte kalmasını sağlayan şey olduğunu ve paranın yalnızca bir sonuç olduğunu söylemektedir. Steven Spielberg'in ilk filmi olan Firelight ise yalnızca 500 dolarlık bir bütçe ile çekilmiş, ve sinemalardan 501 dolar kazanarak 1 dolarlık bir kâr elde edilmiştir. İkinci filmi Duel ise yaklaşık 2,500 dolar kazanmıştır. Ardından çıkardığı Something Evil ve Savage filmi ile de fazla para kazanamayan Spielberg pes etmemiş ve çıkarmış olduğu bu 4 filmin paralarını birleştirerek ve Universal Pictures'la çalışmaya başlayarak aldığı parayı da katarak 3 milyon dolarlık The Sugarland Express'i çıkararak yaklaşık 7,5 milyonluk bir kâr elde etti. Fakat bu film de ancak düşük bütçeli film standartlarını dolduracak kadar para kazanmış olsa da Steven Spielberg, temposunu kaybetmeden çalışmaya devam etti. Ve 1 yıl sonra 7 milyon dolarlık bütçe ile kariyerini değiştirecek film olan Jaws'u çekti ve 260 milyon dolara yakın kâr elde ederek ismini sinema dünyasında duyurmuş oldu.

Spielberg'in para kazanmak gibi bir amacının olmadığının bir diğer örneği Schindler'in Listesi filminden hiçbir şekilde parar almamasıdır. Spielberg, Schindler'in Listesi'ni çıkarmadan önce Indiana Jones, E.T. ve Jaws gibi oldukça çok gişe hasılatı elde eden filmler çıkarmış ve bazı insanların tanımıyla çoktan "paragöz" olmuştu bile. Ancak Steven Spielberg, Schindler'in Listesi'nin onun için yalnızca duygularını ifade ettiği bir film olduğunu ve bu filmden alacağı paranın kirli para olacağını söyleyerek, filmden para kazanmaması ve 300 milyon dolara yakın bir parayı reddetmesi, Spielberg'in para odaklı bir yönetmen olmadığını doğruladı.

Normal şartlarda, blog yazılarımzda düşüncelerimize yer versek de yukarıdaki iki paragrafta bir haber yazısı yazar gibi yazmam gerekti. Ancak, Spielberg'in paragöz olduğunun düşünülmesinin ne kadar mantıksız olduğunu anlatmak için bu şekilde yazdım ve umarım ki Spielberg'in sinemaya ne kadar aşık olduğunu anlatabilmişimdir.


Sinemanın Bukelamunu

Eğer, ünlü yönetmenlerin yeterince filmini izlediyseniz her yönetmenin bir tarzı olduğunu fark etmişsinizdir. Örnek olarak Wes Anderson ve Tim Burton gibi yönetmenlerin filmleri filmin renk paleti ve sahnedeki renk-ışık dengesi ile öne çıkar. Bu şekilde filmlerinde birbirine benzer bir hava yaratabilirler. Veya Christopher Nolan, filmleri kompleks hikâyeleri, M. Night Shyamalan filmleri ise hikâyedeki ani gelişmeler ve değişimlerle (plot twistlerle) öne çıkar. Ancak Steven Spielberg'ün filmlerine baktığınızda belirli bir tarz veya tür göremezsiniz. Filmlerinde aynı ortam tarzını ve aynı hissi vermek gibi bir amacı olmadığı ve her filmini farklı bir his verecek şekilde çektiği için filmlerinde ortak olarak kullandığı bir ışık açısı veya renk paleti yoktur. Ağırlıkla 3. Türden Yakınlaşmalar, Azınlık Raporu ve Yapay Zeka gibi bilim kurgu filmleri çekse de, Spielberg Güneş İmparatorluğu ve Lincoln gibi tarihi filmlerden BFG gibi animasyonlara birçok farklı film türünde de filmler çekmektedir. Bu özelliği ile Steven Spielberg'in belirli film çekme tarzı yoktur. Ancak bu çektiği filmlerin başarısız olduğu anlamına gelmez, tam tersine filmlerindeki özgünlük Steven Spielberg'in kendi tarzını yaratır ki bu tarz da: Her film türünü mükkemel bir şekilde taklit edebilmek ve istediği her hissi seyirciye verebilmek. Spielberg'e "Sinemanın Bukelamunu" dememizin nedeni de budur. Bir bukelamunun ortama göre istediği renge girmesi gibi, Steven Spielberg'de anlatmak istediği hikâyeye ve çekmek istediği filme göre tarzdan tarza geçebilir. Bu da Steven Spielberg'in filmlerini, benzerlerinden ayırır ve Spielberg ismini bir filmde gördüğünüzde o filmin yüksek bir olasılıkla kaliteli olacağını sizlere söyler.


Hikâye Anlatmanın Ustası

Steven Spielberg, filmlerin fikri kendine ait olsa da çoğu filmini kendi yazmaz. Buna rağmen Spielberg, filmlerinin altında yatan fikirler kadar filmlerinin hikâyeleri ile de ünlüdür. Bunun nedeni Spielberg'in yazarların hakkını yemesi ya da filmleri hakkında yalan söylemesi değil. Spielberg filmlerinin hikâyeleri ile bu kadar ünlü çünkü Spielberg hikâyeyi yazmasa da bu hikâyeyi çekerken onu anlatır gibi çekiyor. Spielberg filmlerinde hikâye izleniyor gibi ,dinleniyor gibi çekilir. Anlatmaya çalıştığım şey, Spielberg'in filmlerini herşeyi basit ama anlaşılır bir şekilde filmin akıcılığını bozmadan anlatmasıdır. Spielberg filmlerinde hikâyenin geri kalanı ile uyuşmayan, anlaşılmamış bir kısım bırakmaz. Bu da bir hikâyeyi kendinize kaptırdığınızdaki hissi, Spielberg'in filmlerini izlerken hissetmenizi sağlar.

Steven Spielberg'in filmlerinde kullandığı başka bir teknik ise kendisinin bir sözünde gizli: "İnsanlar bir hikâye anlatmayı unutmuş. Hikâylerin bir ortası ya da sonu yoktur. Yalnızca hiç bitmeyen bir başlangıç vardır." Ama bir hikâye giriş, gelişme, sonuç diye ilerler diyebilirsiniz. Ancak Spielberg'in karşı çıktığı şey zaten bu değil. Elbette Spielberg filmlerinin giriş, gelişme ve sonuç kısmımları var ancak hikâye hiçbir zaman temposunu kaybetmiyor. Filmlerin başlangıçta seyirciden aldıkları bir tempo, bir enerji vardır. Bu enerji seyircinin merakı ve filme devam etme isteğidir. Eğer film bitmeden bu enerji tükenirse seyirci filmi bitirmez ve filmin sonuna kadar enerji korunursa film sonunda sahip olduğu enerji kadar başarılıdır. Ve Steven Spielberg filmlerini bu kadar başarılı yapan şey de budur, filmin temposu asla yavaşlamaz ve bu bahsettiğimiz enerji her zaman artar çünkü film sürekli olarak gelişmekte ve filmin sonunda seyirci tatmin olmaktadır. Spielberg'in ele aldığı en ağır konulardan birine sahip olan Mor Yıllar filminde bile bu temponun hiç azalmadığını görebiliyoruz. Ancak günümüzde Spielberg'ün de dediği gibi birçok yönemten ve yapımcı bu tekniği unutmuş durumda. Ve süper kahraman filmlerinin bazılarını başarısız yapan şeylerden birinin de bu olabileceğini düşünüyoruz çünkü bu filmler Spielberg filmlerinin aksine çabuk gelişen bir olayı 2 saat boyunca çözmeye çalışarak filmin bütün temposunu ve enerjisini bozmaktadır. Bu açıdan da Spielberg'in özellikle süper kahrman filmleri tarafından örenk alınması gerektiğini düşünüyoruz ki Spielberg'ün bu tekniğinden ilham almış yönetmenlerden bir tanesi de başarılı süper kahraman filmleri de çekmiş olan Taika Waititi'dir. Bu yönüyle de Steven Spielberg sinema için ne kadar önemli bir yönetmen olduğunu kanıtlamış oluyor.


En Başarılı Yönetmen

Yazımın başlığı olarak seçtiğim başlık, yazımın son başlığı ve son paragrafına geldik. Yazım boyunca anlattığım özellikleri ve çok daha fazlasıyla Steven Spielberg'in sinema dünyası için etkileyici, önemli ve başarılı bir yöentmen olduğu oldukça net. Steven Spielberg'in en iyi yönetmen olduğunu kesinlikle iddia etmiyorum ancak seyirciler ve eleştirmenler üzerinde bıraktığı etki, sinemaya kattığı teknikler ve filmlerinin başarılarıyla Steven Spielberg en çok kazanmış yönetmen olabilir ve bence öyledir. Ancak bu onu ne herkes için en başarılı yapar ne de en iyi yönetmen. Eğer diğer başarılı ve önemli yönetmenler hakkında veya bu yönetmenlerin filmleri hakkında yazılar okumak isterseniz blogumuzda gezinebilir ve belki kendinize hitap eden yazılar bulabilirsiniz.


Spielberg'i seviyorsanız izleyebileceğiniz diğer filmler:





Comentarios


bottom of page